Mardin Escort Ahu
Güneş, taş evlerin sarı sırtını okşarken Mardin Escort , bir masal diyarı gibi uyanıyordu. Sokaklardan yükselen taze kahve kokuları, tarihi kentin daracık yollarına karışıyor, zamana meydan okuyan minarelerden yankılanan ezan sesleri şehrin büyüsünü tamamlıyordu. Ahu, bu sabah da erkenden kalkmış, evlerinin önündeki taş basamaklara oturmuştu. Elindeki küçük bir deftere karalamalar yaparken, esen rüzgar saçlarını savuruyor, mavi gözleri ufukta bir yerlere dalıp gidiyordu.
Ahu, ailesinin yüzyıllardır bu topraklarda yaşadığı küçük bir köyde büyümüştü. Dedesi bir taş ustası, annesi ise efsanevi gümüş telkari ustalarından biriydi. Ancak Ahu, herkesin aksine bu geleneksel işlere gönlünü verememişti. Onun hayalleri çok daha büyüktü; Mardin’in dar sokaklarından çıkıp, dünyayı keşfetmek istiyordu. Bu hayallerinden kimseye bahsetmezdi, çünkü ne zaman konuşmaya kalksa, babası kaşlarını çatıp “Kız kısmı evinin hanımıdır” derdi.
Bir gün, Ahu’nun hayatı bambaşka bir yöne savruldu. Şehirde düzenlenen bir resim yarışması ilanını gördü. Konu, “Mardin’in Renkleri”ydi. Ahu, yıllardır gizlice yaptığı resimlerden birini seçti, uzun bir tereddütten sonra yarışmaya gönderdi. Resim, tarihi taş evlerin arasından geçen bir göç kervanını betimliyordu. Gökyüzü kızıla çalan bir turuncu, kervanın etrafında ise mavi kelebekler uçuşuyordu.
Bir ay sonra, Ahu’yu Mardin Eskort merkezindeki bir kültür merkezine davet eden bir mektup geldi. Yarışmayı kazanmıştı! Ancak bu sevincini ailesiyle paylaşamadı. Babası, şehir merkezine gitmesine kesinlikle izin vermezdi. O da gece yarısı gizlice evden çıkarak Mardin’e giden bir minibüse bindi.

Kültür merkezine vardığında, hayatında ilk kez bu kadar büyük bir kalabalığın ortasında buldu kendini. Tüm gözler onun resmine çevrildiğinde, salondaki sessizliği bir alkış tufanı böldü. Yarışmanın jüri başkanı olan ünlü bir sanatçı, Ahu’nun resmine hayran kaldığını söyledi ve ona bir teklif sundu: İstanbul’da düzenlenecek bir sergiye katılmasını istiyordu.
Ahu, bu teklif karşısında şaşkın ve mutluydu ama aynı zamanda tedirgindi. İstanbul, onun için başka bir dünyaydı. Hayallerine bir adım daha yaklaşırken, ailesinden birinin bu durumu öğrenip öğrenmeyeceğini düşünmeden edemedi. Ama içinde bir ses, her şeyi göze alması gerektiğini fısıldıyordu.
Eve döndüğünde, bu sırrı saklamaya karar verdi. Birkaç hafta boyunca geceleri ailesine hissettirmeden resimler yaptı ve gönderdi. İstanbul’daki sergiye katıldığı gün, hayatında ilk kez uçak yolculuğu yaptı. Sergi büyük bir başarıydı ve Ahu’nun eserleri birçok insan tarafından ilgiyle karşılandı. Hatta resimlerinden biri, bir koleksiyoner tarafından satın alındı.
Ahu’nun yeteneği kısa sürede yayılmaya başladı. Ancak ne kadar uzaklara gitse de aklında hep Mardin vardı. Bir gün, ailesinin karşısına çıkıp her şeyi anlatmaya karar verdi. Anlatacak cesareti bulduğu gün, babası önce öfkelenmiş, ama Ahu’nun tutkuyla yaptığı şeyleri görünce yumuşamıştı. “Sen bizim yüzümüzü kara çıkarmadın, kızım,” demişti sonunda.
Ahu artık yalnızca Mardin Escort Bayan değil, tüm dünyanın tanıdığı bir ressamdı. Ama o, tüm başarısına rağmen memleketini unutmamış, eserlerinin gelirinden bir kısmını Mardin’deki çocukların eğitimine bağışlamıştı. Yıllar sonra kendi adına bir sanat okulu açtı ve köydeki çocuklara hayal kurmayı öğretti. Çünkü Ahu, bir zamanlar hayallerin peşinden gitmenin ne kadar zor olduğunu çok iyi biliyordu.
Mardin, hâlâ taş evlerin sarı sırtıyla güneşe gülümserken, Ahu’nun hikayesi de nesilden nesle anlatılıyordu. Ahu, hayallerin peşinden giden her çocuğun cesaretine ışık olmuştu.